Türkiye’deki İnsan Kaynakları Çalışanları Acaba Nasıl bir Kişilik Profiline Sahipler ?

Merhaba,

Bugünlerde epey kitap okuma şansım var J Sadece iş kitapları okuyan biri olmadığım için, birikmiş ne varsa okumaya başladım. Tabii bazen iş kitapları da devreye giriyor. Bunlardan biri de Realta İşveren Marka Yönetimi’nin (www.realta.com.tr) kurucusu Ali Ayaz’dan geldi. “Kavramın Yaratıcısından Güçlü Bir İşveren Markası Oluşturmanın Sırları” The Employer Brand, Simon Barrow & Richard Mosley. Ali Bey’e tekrar teşekkür ederim bu güzel kitap için J

Biliyorum henüz İnsan Kaynakları uygulamaları tam anlamıyla oturmamışken, ilk 500’deki şirketlerde bile ücretiniz asgari ücretten gösterilir ve bir bölümü elden verilirken, “neyimize gerek bu işveren markası” denilebilir Denilirse de hakkı var. Fakat vizyon olmadan ilerlemek olmaz !

Kitabı okurken aklıma “yazayım bunu iyi olur”  dediğim ilk konu, çok beğendiğim ilk bölümden geldi. İlk bölüm yazarların özellikle İK Tarihi diye deneyimlerini paylaştıkları, hatta bence öğrenmek için en güzel yol olan, hataları anlattıkları bölüm.

Bu bölümde, SHL eski Genel Müdürü olan Gill Nyfield’ın 1990’ların ortalarında yaptığı bir çalışma aklıma takıldı !

Soru: “İK Yöneticilerinin psikometrik test sonuçları diğer yönetim disiplinlerine kıyasla nasıl ? “

Yanıt:

İK’cılar daha fazla;

  • Yakınlıkçı,
  • Demokratik,
  • Özenli,
  • Davranışsal,
  • Kaygılı

İK’cılar daha az;

  • İkna edici,
  • Verilere dayalı düşünen,
  • Yenilikçi,
  • Organize ve yapılandırılmış,
  • Eleştirel

Genel olarak İngiltere ve Türkiye arasında çook önemli bir fark olduğunu düşünmüyorum. Benim bildiğim kadarıyla İK’cı kişilik envanteri çalışması yok. Varsa veya yapılsa bile çok anlamlı bir fark çıkmaz yani bence. Sadece “demokratik” konusunda İK’cıların İngiltere kadar “daha fazla” olduğunu düşünmüyorum. Bu da İK’ya özel bir durum değil, ne yazık ki ülkemize özel bir durum !

Görsel yanım kuvvetli olmamla övünürüm J Geçenlerde uzun yıllardır işe yerleştirme sektöründe çalışan 2 bayan yönetici ile İK’cıları çekiştirirken “verilere dayalı düşünen” konusu geldiğinde “inci kolyeli bayanlar” lafını ettim ve kendim gülmeye başladım. Çünkü karşımdaki bayanlardan birisi de inci kolyeli idi J Tabii ki kendisi bu duruma sadece gülmekle yetindi, çünkü öyle biri değildi !

Demem o ki; özellikle veriye dayanan, veriyle konuşan İK bölümlerimiz olmadıkça bu yol epey uzar bize.

Üretmeye, yazmaya ve paylaşmaya devam J