İşveren markası denince, akla daha çok olumlu şeyler geliyor. Daha çok İK bölümlerinin yaptığı şeyler. Neler mi ? Linkedin sayfası yönetimi (varsa), kariyer.net “İnsana Saygı Ödülü”, hedeflenen çalışan kitlesine ulaşma, onları belirli platformlara taşıma ve gerekirse seçme…

Fakat konu marka olunca, pazarlamanın gerçekleri devreye giriyor.

Herhangi bir mal veya hizmet alırken, “marka” sizin için neyi ifade ediyor. Sadece olumlu görüşleri mi okuyorsunuz, yoksa olumsuz görüşleri de gözden geçiriyor musunuz ?

Pazarlama dünyasına göre genelde “olumsuz görüş”, “olumlu görüş”lerden daha hızlı ve daha geni bir çevreye yayılıyor. “Olumlu görüş” reklam gibi algılanırken, olumsuz görüş “esas gerçek” gibi değerlendiriliyor.

Şimdi topu İK’ya çevirirsek, sağlıklı bir işveren markası yaratmak için mümkün olduğunca “olumsuz görüş, algı” yaratmayacak şeyler yapmamız lazım.

Eskiden kolaydı, firma faresi vardı. Ohhh neler neler yazıyordu ? Tabi ki hepsi doğru değildi ama en azından bir firmaya girmeden, görüşme bile yapmadan “neler oluyor, şirketin gündemi nedir” öğrenebiliyorduk. İşveren açısından da, sahte hesap açıp, olumsuzlara reklam gibi yanıt verdiren de oluyordu elbette.

Şimdi neler yapabilirsiniz; en büyük kanallardan birisi ekşi sözlük gibi açık platformlar. Bu ve benzeri ortamlarda arama yapabilirsiniz.

Eski çalıştığım şirketleri örnek verecek olursam, çeşitli kanallardan en çok da linkedinden o kadar çok görüş isteyen, soru soran oluyor ki, eski çalışanlarınızın da işveren markanıza etkisi olduğunu sakın unutmayın olur mu canlarım 

Not: Özgürce yazabilmek hala çok güzel…