Evet son 1 yıldır kendime yeni bir ünvan daha ekledim, Darbuka Öğrencisi.

Müzik alanındaki yetkinliklerimin ? pek fazla gelişim alanı içermesinden dolayı, bugüne kadar herhangi bir müzik aletini çalamadım. Yeteneksiz miyim bu konuda, evet.

Fekat, konserlerde elimle dizimi dövererek morartırken aklıma “acaba ritm kulağım mı var ?” sorusunun yanıtını, üniversite yıllarında bateri kursu alarak öğrendim. Ne yazık ki o da yoktu. Gittiğim kursta, hoca da fazla para almak için sündürme yapınca bıraktım öylece.

Yıllar geçti. Çubukla değil, bizzat ellerimle vurayım o zaman dedim. İlk işim bir eğitmen bulmaktı. En iyilerinden birini buldum, şanslıydım sanırım.

Mustafa Can Kocaş; Yıldız Teknik Makine Mühendisliği’nden bu yıl mezun. Boru değil, mühendisin hocası da böyle mühendis olur (şaka şaka). Teknik yönü de eğitici yönü kadar kuvvetli bir Makine Mühendisi arayanlara Mustafa’yı referansla öneririm.

Hocam Karadenizli ama benim gibi yetenek dolu (!) bir öğrenciye gerçekten çok sabırlı davrandı, davranıyor.

Sabrın ve emeğin için teşekkürler Mustafa Hocam…

Öğrenme sürecinde, İK’cı aydınlaması da yaşadım. Şöyle ki;

  • Öğrenme, eğitmenin becerisinden çok öğrenenin becerisi ve çalışmasına bağlı. (Tembel bir öğrenci itirafı hocam)
  • Boyutları var bu işin.
    • Ritm ayrı dert, nota ayrı dert.
    • Notayı görüyorum, okuyabiliyorum ama çalamıyorum niye diye çok düşündüm. Sıralama doğru oluyor ama ölçü kayıyor. Ölçü tamam ama bu kez de düm’ü doğru, tek’i doğru vuramıyorum. Düm’ü, tek’i vuruyorum ama bu kez ölçü gidiyor bir yerlere.
    • Bazen sürekli bakarak iyi çalıyorum. Bazen bakmazsam, ciğerden daha iyi oluyor.

Ders sonu ellerimin hali de böyle oluyor haliyle…

Neyse, meslek hastalığı ilerleyince her şeye İK penceresinden bakmak böyle oluyor sayın darbukaseverler.